ALMAN HUKUKUNA GÖRE VASİYETNAME VE MİRAS SÖZLEŞMESİ DÜZENLENMESİ

Normal şartlar altında, Almanya bir Avrupa Birliği üyesi olduğu için, Almanya’da Avrupa Birliği Miras Hukuku Tüzüğü uygulanır ve bu Avrupa Birliği Miras Hukuku Tüzüğü’ne göre, kural olarak, Almanya’da vefat eden herkes için Alman miras hukuku uygulama alanı bulmaktadır. Fakat, Türkiye’yle alakalı konularda, Almanya ile Türkiye arasında imzalanmış olan Konsolosluk Anlaşması  20. maddesinin ekinde yer alan miras hukuku düzenlemesi uygulanır. Almanya ile Türkiye arasında imzalanmış olan bu miras hukuku düzenlemesine göre, terekede yer alan taşınmazlar, her zaman taşınmazın bulunduğu yer hukukuna, taşınır mallar ise miras bırakanın vatandaşı olduğu ülke hukukuna göre paylaşılır. Bu demek oluyor ki; hem Alman hem de Türk murislerin, Almanya’daki taşınmazları Alman miras hukukuna, Türkiye’deki taşınmazları ise Türk miras hukukuna göre paylaşılır. Nakit para varlığı, mevduat hesabı ve diğer taşınır malvarlığı değerleri ise, miras bırakanın Türk vatandaşı olması halinde Türk hukukuna, Alman vatandaşı olması halinde ise Alman hukukuna göre paylaşılır.

Almanya’da mirasın intikali, bir vasiyetname olması halinde bu vasiyetnameye göre; diğer hallerde ise yasal düzenlemelere göre gerçekleştirilir. Alman hukukuna göre geçerli bir vasiyetname hem noter kanalıyla hem de el yazısı ile düzenlenebilir. 

Vasiyetnameden dolayı mirasçı olmama durumunda, çocuklar, eşler ve belirli durumlarda da miras bırakanın anne-babası için, Alman hukukunda bir zorunlu pay hakkı öngörülmektedir. Bu zorunlu pay hakkı, aynı saklı payda olduğu gibi, terekede asgari bir payı güvence altına almaktadır. bu halde, eğer bir vasiyetname düzenlenmişse ve bu vasiyet ile normal şartlar altında “zorunlu pay” sahibi olan kişilerin paylarını hiçe sayacak şekilde paylaşım yapılmışsa, bu durumda yasalar zorunlu pay hakki sahibi kişileri, belirli şartlar altında, keyfi vasiyetnamelere karşı korumaktadır.

Bu zorunlu pay hakkı, vefat tarihinden itibaren üç yıl içerisinde ve yasal miras hakkının yarısı kadar para alacağı olarak mirasçılara karsı ileri sürülmelidir. Türk hukukunda düzenlenen saklı payın aksine, Alman hukukundaki zorunlu pay hakkının tapuya tescili mümkün değildir. Bu hak, yalnızca mirasçılara karşı ve yalnızca para alacağı olarak öne sürülebilecek bir haktır. Bu sebeple zorunlu pay hakkının mümkün olan en kısa zamanda talep ve icra edilmesi gerekmektedir.

Türk hukukunda yasal mirasçılar dışında bir başka kişiye miras bırakmak isteniyorsa, vasiyetname ya da miras sözleşmesi şeklinde tasarruflarda bulunulabilir. Bu ölüme bağlı tasarruflar şarta bağlanabilir. Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümleri şöyledir:

"A. Genel olarak Madde 514- Mirasbırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir. Mirasbırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır.

B. Koşullar ve yüklemeler Madde 515- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabilir. Tasarruf hüküm ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgili koşul veya yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir."

Alman hukukunda da Türk hukukundaki düzenlemelere benzer şekilde vasiyetname ya da miras sözleşmesi yoluyla miras bırakma düzenlenmiştir.

ALMAN MEDENİ KANUNU BGB'DEKİ VASİYETNAME VE MİRAS SÖZLEŞMESİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER ŞÖYLEDİR:

Medeni Kanun (BGB)
§ 1941  miras sözleşmesi

(1) Vasiyetçi sözleşme ile mirasçı tayin edebilir, miras ve koşulları sipariş edebilir ve uygulanacak miras yasasını seçebilir (miras sözleşmesi).

(2) Varis (sözleşme mirasçısı) veya mirasçı olarak, hem diğer sözleşme tarafı hem de üçüncü bir taraf düşünülebilir.

Medeni Kanun (BGB)
§ 2064  Kişisel kuruluş

Vasiyetçi sadece kişisel olarak bir vasiyetname hazırlayabilir.

Medeni Kanun (BGB)
§ 2065  Üçüncü taraflarca belirleme

(1) Vasiyetçi, başkasının uygulanıp uygulanmayacağını belirleyecek şekilde nihai bir vasiyette bulunamaz.

(2) Vasiyetçi, menfaat sahibi olacak kişinin veya menfaatin nesnesini başka birine devredemez.

 

Medeni Kanun (BGB)
§ 2074  Askıya alma koşulu

Vasiyetçi, emsal teşkil eden bir koşul altında nihai bir bağış yapmışsa, şüphe durumunda, bağışın ancak kasıtlı olarak durumun ortaya çıkması halinde uygulanması gerektiği varsayılabilir.

Medeni Kanun (BGB)
§ 2075  Erime koşulu

Eğer vasiyetçi, kasıtlı olarak kasıtlı bir süre yapmaktan kaçınmak veya bir süre yapmaya devam etmek şartıyla son bir bağışta bulunursa, ihmal veya eylem sadece kasıtlı olarak takdir yetkisine bağlıysa, şüphe, bağışın düşünülen kişinin eylemi gerçekleştirmesi veya bunu yapmaktan kaçınması kararına bağlı olmalıdır.

Medeni Kanun (BGB)
§ 2076  Üçüncü bir tarafın yararlanması için koşul

Nihai bağışın yapıldığı koşulun üçüncü bir tarafa fayda sağlaması amaçlanıyorsa, şüphe durumunda, üçüncü tarafın bu koşulu yerine getirmek için işbirliği yapmayı reddetmesi durumunda meydana geldiği kabul edilir.

 

Medeni Kanun (BGB)
Bölüm 2087  Mülkün, kesirin veya münferit eşyaların tahsisi

(1) Vasiyetçi mülkünü veya mülkünün bir kısmını kasıtlı hale getirmişse, kasıtlı bir varis olarak tanımlanmamış olsa bile, eğilim miras olarak kabul edilecektir.

(2) Eğer sadece münferit nesneler kasıtlı olarak çevrilirse, kuşkusuz, vâris olarak tayin edilmiş olsa bile, vâris olması gerektiği varsayılmaz.

Medeni Kanun (BGB)
§  Kesirlere 2088 eklenmesi

(1) Vasiyetçi sadece bir mirasçı atadıysa ve atamayı mirasın bir kısmıyla sınırladıysa, yasal halef kalan kısımla ilgili olarak yürürlüğe girer.

(2) Aynı durum, vasiyetçi, her biri bir kesirle sınırlı olan birkaç mirasçı yerleştirdiğinde ve kesirler bütünü tüketmediğinde de geçerlidir.

Av. Lütfiye AKRAN

Not: Makale içeriğinin kaynak gösterilmeksizin kopyalanması yasaktır.